Yeryüzünde herşeyin bir yaratılış gayesi olduğu gibi eşref-i mahluk olarak yaratılan insanın da bir gayesi vardır. Bu gaye, hak ve adaleti tesis etmektir. İbadetlerimiz, bu gayenin gerçekleşmesi ve iradelerimizi, bu uğurda eğitmek için vardır. Günde beş vakit namazdan nafile olan teheccüde kadar; en küçük bir sadakadan zekat ibadetine kadar her şey bir taraftan toplum düzeninin oluşmasına katkıda bulunurken öbür taraftan ferdin iradesini eğitime tabi tutar. İbadetle eğitilmeyen iradeler önce hevanın, arzu ve isteklerin, şeytanın, sonra da başka insanların esiri olmaya mahkumdur. Zira böyle bir eğitimle iradeler, gerçek hürriyetine kavuşur. Hür olmayan iradeler ise ancak esir olur. İnsan hayatının tüm safhalarına yayılan bu eğitim programı Yaratıcımızın emriyle yılda bir ay hızlandırılmıştır. Bu ayın, Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu Ramazan ayına denk getirilmesi bir tesadüf değildir.
Ramazan, Sevgili Peygamberimizin Medine’ye hicret edişinin ikinci yılından bugüne kadar kesintisiz olarak İslâm coğrafyasının her tarafında, her yıl idrak edilen, bir aylık ilahi bir mekteptir. Gerçi müslüman için, hayatın tamamı, yılın on iki ayı bir mektepten ibarettir. Ancak Ramazan, bu on iki ay içerisinde hızlandırılmış bir kurs, daha yoğun eğitimli bir mekteptir. Uluslararası hiçbir kuruluşun yapamayacağı bir organizasyondur. Her mektepte olduğu gibi Ramazan mektebinin de bir gayesi ve bir programı vardır.
Ramazan Mektebinin Gayesi
Ramazan mektebinin gayesi, orucun farziyeti ile ilgili ayetin devamında geçen "leallekum tettegun" ifadesinde gizlidir. Bu ifade, "korunmanız için" diye tercüme edildiği gibi "arınmanız için" diye de tercüme edilmektedir. Hz. Peygamber, bir hadisinde "Ramazan ayına erişip de günahlarından arınmadan Ramazanı terk eden insana yazıklar olsun" buyurmuştur. Bir başka rivayette "yazıklar olsun" ifadesini, Cebrail (as) kullanmış, Hz. Peygamber de buna amin demiştir. İslâm Peygamberinin özelliklerinden bir tanesi de çok istisnai bir-iki olay dışında hayatında hiç beddua etmemesi, hiç kimseye lanet okumamasıdır. Burada ise bir sitem vardır. Bir insan, Ramazana eriştiği halde arınmadan Ramazan'ı terk ederse ona yazıklar olsun. Çünkü bu, arınmaya direnmektir. Yeryüzündeki en büyük kötülüklerden bir tanesi de arınmaya direnmektir. Arınmaya direnmek, aslında yüreğini güzelliklere kapatmak demektir. Arınmaya direnmek, baharı solumamak demektir. Ramazan, öyle bir bahardır ki, insan onu gerçekten solumalıdır. Ramazan geldiğinde arınmamak, Ramazanın eğitimine tabi olmamak güneşe perde germek gibi bir şeydir.
Özellikle çağımızda yazılı ve görsel medyaya, içinde yaşadığımız topluma ve dünyamızda yaşanan olaylara baktığımızda, insanlığın gerçekten çok kirlendiğini ve arınmaya çok ihtiyacının olduğunu üzülerek görmekteyiz. Bugün insanlık, bu noktada gerçekten çok kötü bir imtihan veriyor. Onun için Ramazan, dolu olarak geliyor ki; bu, rahmettir, mağfirettir, arınmadır, takvadır. Ama giderken de yine dolu olarak gitmelidir. Ramazan "kavurucu ateş" demektir. Dolayısıyla Ramazan, kötülükleri yakıp götürmelidir ki, insanlık ondan istifade edebilsin.
Ramazan Mektebinin Programı
Ramazan mektebinin programı otuz günlük bir programdır. Günlük program, sahurla başlar. Mümin, sahura kalkarak programa kaydını yaptırmış olur. Sahur, Kur'an-ı Kerim'de yoktur. Kur'an-ı Kerim'de imsak vardır. Programın ana maddeleri bizzat Allah tarafından belirlenmiştir. Programın bir takım yönetmelikleri, bir takım teferruatı ise Hz. Peygamber tarafından belirlenmiştir. Sahur, bizzat Hz. Peygamber tarafından programa dahil edilmiştir. Gecenin belli bir vaktinde bütün müminlerin sahura kalkıp, Allah rızası için oruca niyet etmeleri gerçekten müthiş bir hadisedir. Sahur, açlığa hiç dayanamayan insanlar için önemlidir. İlaç almak isteyen insanlar için önemlidir. Bunun gibi birçok önem sayılabilir. Ama en önemlisi bir ibadete uyanık başlamaktır. Bütün insanlığın gaflet uykusuna daldığı bir sırada, uykuyu bölüp kalkmak, aileye o ilahi rahmeti getirmek, aile efradını sofranın etrafında bir araya getirip seher vaktine neşe katmak, gerçekten çok önemlidir. Seher vaktinin, ayrıca Allah katında ayrı bir değeri vardır. Bundan dolayı Hz. Peygamber sahuru, bereket kavramıyla birlikte zikrederek, "Sahura kalkın. Çünkü sahurda bereket vardır" buyurmuştur.
Bereket, bizde daha çok bir şeyin artması olarak izah edilir. Aslında bir şeyin hep artması bereket değildir. Çünkü az olan nice şeylerin, manevi değeri çok yüksektir. Bir şeyin değeri fazlalığıyla ölçülmez. Bir şeyin değeri ifade ettiği anlam ile ölçülür. Onun için bereket kavramı daha çok manevi bir kavramdır. Hz. Peygamber, sahuru bereket kavramı ile birlikte ifade ederek ona manevi bir anlam yüklemiştir.
Hz. Peygamber'in programladığı önemli bir şey daha vardır. O da sahura kalkmışken seher vaktinde namaz kılmaktır. Hz. Peygamber'in programında bu namaz, teheccüt olarak da kılınabilir, nafile olarak da kılınabilir, kaza olarak da kılınabilir. Bu tamamen kişiye bırakılmıştır. Hz. Peygamber, bir hadisinde "Bir bardak su ile de olsa mutlaka sahura kalkın" buyurmuştur. Sahurun en önemli amaçlarından birisi, her şeyden önce tabiatla birlikte uyanmaktır. Uykuyu bir tarafa bırakıp dirilmedir. Anneler, bazen çocuklarına kıyamaz ve sahura uyandırmazlar. Ama bu neşeden onları mahrum etmemek, hatta gönüllü olarak, ikna ederek çocukları sahura kaldırmak lazımdır. Bu programın, Allah tarafından konmuş ve orucu oruç yapan en önemli üç maddesi vardır: Bunlar, iftar vaktine kadar yemeyi, içmeyi ve bir takım cinsel arzuları bir tarafa bırakmaktır. Ağızdan kötü söz çıkmaması, boş yere münakaşa yapılmaması, başka insanların kalplerinin kırılmaması, Hz. Meryem'in orucu gibi oruç tutmak... olarak sıralanabilecek bir takım maddeler de bizzat Hz. Peygamber tarafından programa dahil edilmiştir.
Ramazan mektebinin programında imsak vardır. İmsak, kelime anlamı itibariyle "tutmak" demektir. Hz. Peygamber, bir hadislerinde "Allah'ın, sizin yemenizi ve içmenizi bırakmanıza ihtiyacı yoktur" buyurmuştur. Oruç, sadece karnı aç bırakmaktan ibaret değildir. İmsaktan itibaren insan, bütün organlarını tutabiliyorsa, her türlü kötülükten ve günahtan uzak durabiliyorsa gerçek imsak, gerçek oruç budur. Hatta birisi geldi ve size sataştı. İslâm Peygamberi, "De ki ben oruçluyum" deyin diyor. Bazı İslâm bilginleri orucu üçe ayırmıştır. Avam orucu, havas orucu, havassu'l-havas orucu. Sadece aç ve susuz kalarak tutulan oruç, bir hayvanı ağaca bağlamak şeklinde ifade edilmiştir. Oruç tutuyor ama sövüyor, sayıyor, küfrediyor, ağzından çıkanı kulağı duymuyor, kalp kırıyor, zulmediyor, bağırıyor, çağırıyor, hakaret ediyor, alay ediyor, yalan söylüyor.... Bunlar, oruç ibadetinin hikmetine aykırı olan şeylerdir. Ayrıca Ramazan ayı, günah çıkartan bir papaz da değildir. Bazı insanlar, Ramazan ayında işlemedikleri kötülükleri Ramazan'ın dışındaki aylarda işlemekte herhangi bir beis görmeyebiliyor. Bu, çok yanlıştır. Ramazan, on bir aydaki yoğunluğu biraz bir kenara bırakarak, manevi duyguları daha iyi yaşayıp tadabilmemiz için vardır.
Ramazan mektebinin programında Kur'an okumak vardır. Mukabeleler vardır. Hz. Ali'nin "Düşünmeksizin Kur'an okumanın hayrı yoktur" sözünü göz önünde bulundurarak, anlamını düşünerek, güzel bir seda ile, gözlerden yaşlar akıtarak, tane tane okumak...
Ramazan mektebinin programında iftar vardır. İftar, Hz. Peygamber'in duaların kabul edileceği vakit olarak ifade ettiği, bütün aile fertlerinin, manevi açıdan dolu dolu geçen bir günün sonunda bir sofra etrafında bir araya gelmesi, Hz. Peygamber'in, "Öyle bir aileye Allah, rahmet nazarıyla bakar" dediği, manevi değerinin ölçülemez olduğu çok değerli bir vakittir. Hz. Peygamber bir hadisinde "Oruçlunun iki sevinci vardır. Biri iftar vaktindeki sevinci, diğeri de Rabbi ile bulaşacağı zamanda duyacağı sevinçtir" buyurmuştur. İftar vakti işte böyle sevinçli bir andır. Bu vakitte herkes, aile fertleri ile birlikte emrin gelmesini ya da emrin sona ermesini bekler. Kendisine yeme-içme, denmiştir, yememiştir ve içmemiştir. Mümin, emre uyarak Yüce Allah'a olan sevgisini ve saygısını göstermiştir. Tabii ihtiyaçlarının dahi önüne geçerek, gerçek hürriyeti tatmıştır. Şimdi başka bir tat bulacaktır. O da aile fertleriyle birlikte, bir sofra etrafında, dua ederek orucu açıp iftar yapmaktır.
Ramazan mektebinin programında teravih vardır. Teravih, programın içerisine bizzat Hz. Peygamber'in koyduğu, şekillenmesinde Hz. Ömer'in rolünün olduğu güzel bir ibadettir.
Ramazan mektebinin programında zekat vardır. Bu da güzel bir gelenektir. Ramazan, aynı zamanda zekatın mali yılıdır. Müslümanlar, zekatlarını Ramazan ayında vermeyi gelenek haline getirmişlerdir. Bu çok güzel bir şeydir.
Ramazan mektebinin programında sadaka-i fıtr vardır. Fakirlere, kimsesizlere, yetimlere, dullara, düşkünlere yardım vardır. Ramazan mektebinin programı çok zengindir. Programda namaz vardır, kıyam vardır, kıraat vardır, teheccüd vardır, nafile vardır, infak vardır, teravih vardır, kadir vardır, Kur'an vardır, mukabele vardır, ilim vardır, irfan vardır, itikaf vardır, ibadet vardır, iyilik vardır, güzellik vardır, tevbe vardır, hürriyet vardır, terbiye vardır, arınma vardır, korunma vardır, orucun neşesi bayram vardır...
Sonuç
Hz. Peygamber bir hadisinde, "Her kim Ramazanı inanarak ve sadece Allah rızası için oruçlu geçirirse geçmiş bütün günahları affolur" buyurarak; eğer iman ve ihlasla tatbik edilmişse Ramazan mektebinin sonunda mağfiret olduğunu müjdelemiştir. Mağfiret sadece geçmiş günahların affı değil, gelecek günahlardan da korunmadır. “Lealleküm tettagun” ifadesiyle orucun bu korunmayı gerçekleştireceği ayette de vurgulanmıştır. Ramazan mektebinin programı, bizzat Allah tarafından tanzim edilmiştir. Sahurla başlayıp iftarla son bulan bu programa, müminleri rahata kavuşturan teravih, gündüzün sıyamına gecenin kıyamı Hz. Peygamber tarafından eklenmiştir. Sahur da Peygamber buyruğuyla bu programın bir parçası olmuştur. Sahur, sadece ertesi gün açlığa daha iyi dayanmak için tavsiye edilmemiştir. Müminler, duaların reddedilmediği seher vaktinde uyanık kalarak bu eğitime hız kazandırırlar.
Üstelik bu mektepte, hiçbir okulda, medresede, ve üniversitede olmayan bir eğitim vardır. Şer’î mazereti olmayan her insanı kendine öğrenci olarak kabul etmiştir. Bu mektepte belki akıl ve ilim verilmez. Ancak akıl ve ilmin ön şartı olan iradeler eğitilir. İslâm’daki birçok ibadetlerde olduğu gibi Ramazan mektebinde tutulan oruçlar, hürriyetin üçüncü çeşidi olan irade hürriyetini temin etmeye yöneliktir. Çünkü irade hürriyeti manevi vasıflarla kaimdir. Vahiy ve Kur'an ayı olan Ramazan boyunca tutulan oruçlar, insan iradesini, heva ve heveslerin, istek ve arzuların esaretinden kendini kurtarma çabasıdır. İnsan bu mektepte Allah’ın çağrısına cevap vermeye hazır olabilmek için kendine hakim olmayı öğrenir. Hayvani içgüdülerle bağları koparma imkanı veren bu kendini kontrol, bizzat kendimize karşı bir vazife ve sorumluluktur.